İnsan konusunda en çok merak edilenler
İnsan konusunda en çok merak edilenler
Önemle vurgulanması gereken nokta; uyarlama için ilgilinin mahkemeye müracaat ederek uyarlamanın hakimden talep edileceği ve yalnızca uyarlamanın mümkün olmadığı durumlarda sözleşmenin feshedilebileceği/sözleşmeden dönülebileceğidir. TBK m.138’in Alman Hukuku’ndaki karşılığı § 313 BGB’dir. Dikkat edilmesi gereken bir husus, aceleci ve gerekli değerlendirmeyi yapmadan işlem temelinin çökmesini varsayarak sözleşmenin feshedilmemesidir; bu yöndeki bir uygulama yüksek miktarlı zararlara ve tazminata yol açabilir. Bu araştırmacıların böyle yapmakla aslında, kendi koydukları araştırma prensiplerine inanmadıklarını ve onların vardıkları neticelerin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini söyler. Efendimizin Mekke’deki fakirlere gönderdiği yardımlarla ilgili, “Yakubi en eski kaynaklarda görülmeyen bir haber veriyor. Bundan dolayı bu haberi büyük bir ihtiyatla karşılamalıyız\. Mobil uygulamamız üzerinden istediğin yerde, istediğin zaman oyna. Paribahis bonus kodu\.” (V/144) demektedir. Oryantalistler Hz Peygamberin ‘Medine’de Yahudilerle temasa geçmesiyle, onun Hz İbrahim tarihine, nesebi bağlarına aşina olmasını sağlamıştır’ demektedirler. Caetani ve Nöldeke’nin de kabul ettiği sure sıralamasına göre Mekkî olan yani Mekke’de inen 18 surenin değişik ayetlerinde Hz İbrahim’den, yine tamamı Mekkî olan 5 surede Hz İsmail’den bahsedilmektedir. Ayette Hz İbrahim gerek peygamberin gerekse Arapların babası olarak geçer. Dolayısı ile Hz İsmail de onların dedesi olmuş olur. Bakara, Ali İmran surelerinde de Hz İbrahimden bahsedilir.
Diğer taraftan islamı tebliğ eden kimsenin de onu nasıl anlatacağını, kırmadan dökmeden uygun bir ifade tarzıyla akıl, kalp ve gönüllere nasıl serpileceğini bilecek donanıma sahip olmalıdır. Ortam, şahsın halet-i ruhiyesi, beklentileri gibi durumlar da önemlidir. Mevsiminde ekilmeyen her tohum zayi olabilir. Bu nedenle bir Müslüman önce İslamı hakkıyla yaşamalıdır. Sonra, eğer zarar vermeyecekse uygun ve tatlı bir dille anlatmalıdır.
- Maşallah,(Bu, Allahü teâlânın dilediği ve ihsanettiği şeydir) demektir.
- Çünkü fedakârlık noktasında herkes her fedakârlığı yapamaz, ancak herkes bir çeşit fedakârlık yapabilir.
- 5-Kızının gayrimüslimle,oğlunun da bir dinsizle evlenmesine rıza göstermek küfre rıza olur.
- Fısk ve küfür ithamında bulunmak, insanı sonuçta aynı ithama maruz bırakabilir.
Mealindeki ayette olduğu gibi, en gafil kafaları uyandırmak maksadıyla soru sitiliyle konunun ifade edilmesi tercih edilmiştir. Mealindeki ayette şirkten sonra yalana yer verilmesi dikkate değer bir vurgudur. Yâni yolculuk esnasında dört rekâtlı farz namazları iki kılarak kasretmenin illeti, esas sebebi, “yolculuk”, yolculuğa çıkmaktır. Eğer meşakkat gerçek sebep olarak görülürse, bu hükmü herkes kendisine göre değiştirip uygulayabilir. “Ben hiçbir zorluk çekmedim, öyleyse namazları dört rekât kılarım.” gibi bir suistimale düşebilir. Bunun önüne geçmek için, meşakkat olsa da olmasa da namaz kasredilir. Özetlersek, farz ve vacip kısımlar mutlaka yapılması gereken sünnetlerdir. Nafile ve adap kısımlar ise yaparsak çok sevabı var.
İdeal, örnek şahsiyetler edinmek ve onlara benzemeye çalışarak bütün bu tuzakları atlatmak mümkündür. İlmi ve zenginliği gereğini yerine getirmek üzere istemek uygundur. Hadiste ‘gıbta’ diye tercüme ettiğimiz kelimenin aslı haseddir. “İki kişiye Allah’ın verdiği nimetin kendinize de verilmesini temenni etmeniz caizdir.” diye anlaşılması gerekmektedir. Gıpta ise ‘Onda var aynısı bende de olsun.’ talebinde bulunmaktır ki, bu mantıklıdır. Kıskançlık ibadetlere varıncaya kadar bütün fiillerde ve duygularda görülebilir. Tedavisi Taksim-i İlahîye razı olmak ve Yusuf Sûresi’ni bolca okuyup ibret almaktır. Peygamber Efendimiz (asm), Veda Hutbesi’nde vurgulu bir şekilde kardeşlik duygularını zedeleyen, Ensar-Muhacir kardeşliğini tüm dünyaya yaymanın önündeki en büyük engellerden olan, ümmet bilincini gideren hasedden kaçınmamızı istemektedir. En sahih hadis kaynaklarında Resulüllah (asm)’ın bu ifadesi ortada iken, mümin olan bir kimsenin -bunun hikmetini öğrenmek yerine-, yanlışlığını ortaya çıkarmaya çalışmak, dinî açıdan çok ciddi risk taşımaktadır.
Çünkü, farz olan bir namazın edası gibi kazası da farzdır. “Çocuk sağını solunu tefrik edince namazı emredin.” Ancak namaz ve oruç gibi ibadetlerin daha önceki yaşlarda çocuğa öğretilip, alıştırılması tavsiye edilmiştir. Hayrı şerden, iyiyi kötüden ayırma yaşı olarak bilinen bu temyiz devresi hususunda çeşitli rivayetler yardır. “Sen yalnızca Allah’ın rahmeti sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer katı yürekli biri olsaydın kesinlikle etrafından dağılıp gitmişlerdi.” (Al-i İmran, 3/159) demektedir. “Şimdi sen onlara yumuşak davran ve güzel muamele et.” (Hicr, 15/85) demektedir. Ehl-i sünnete göre; kıble ehlinden hiç kimseye kâfir denilemeyeceğinden, kastedilen küfür alametlerinden herhangi bir emare bulunmadıkça, kıble ehline kâfir denilemez. Ayrıca Kur’an’daki duaya benzeyen âyetler de Kur’an okuma niyetiyle değil de dua maksadıyla okunabilir. İşte âlimlerimiz bu konudaki bütün hadis-i şerifleri gözönünde bulundurarak, sakalı bırakmanın sünnet olduğu, zaruret olmadıkça bırakılan sakalı kesmenin tahrimen mekruh olduğunu söylemektedirler. Hırsızlığın nisabı (el kesme cezasını gerektirecek en az miktarı) Hanefi mezhebine göre on dirhemdir. Cezanın tatbik edildiği dönemdeki dirhemin değeri esas alınır (bk. el-Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyî’, VI, 67; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr; IV, 220, 230; Nesaî, Sârık, 10; Zeylaî, Nasbu’r-Râye, III, 359, 360).
Elektrik, doğalgaz, su aboneliği sözleşmeleri gibi tedarik sözleşmeleri de sürekli borç ilişkisi olarak kabul edilmektedir. Birbirini takip eden edimler için tek bir sözleşme yapılmıştır. Sürekli edimli sözleşmelere örnek olarak hizmet sözleşmesi, kira sözleşmesi, vedia sözleşmesi ve bazı yapmama borçları da verilebilir[22]. Beklenmeyen hal kuramının açıklanması şöyle yapılmaktadır. Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmiş ise taraflar akide bağlı olmamalıdır. Buna beklenmeyen hal şartı( Clausa Rebus Sic Stantibus) denmektedir. Bu görüş öğretide “ Emprevizyon Teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide sözleşmenin yapıldığı zamandaki durumların değişmemesi şartıyla yapıldığı varsayılır.
Yalnız secde ayetinin okunup da suredeki diğer ayetlerin okunmamasında ise, kerahet yoktur. Fakat müstahab olan, fazilet ve tercih kuruntusunu kaldırmak için, secde ayeti ile beraber bir veya birkaç ayetin de okunmasıdır. Bir secde ayetinin secdeyi gösteren ile, bunun evvelinden veya sonundan bir kelime daha eklenip beraberce okunsa veya dinlenmiş olsa, sahih olan görüşe göre secde gerekir. Diğer bir görüşe göre, secde ayetinin çoğu okunmadıkça secde vacib olmaz. Öğretilen kuşlardan veya ses yansımasından veya sesleri ileten fonograf ve teyp gibi cihazlardan işitilen bir secde ayetinden dolayı tilavet secdesi vacib olmaz. Fakat sahih görülen diğer bir görüşe göre, kuşlardan işitilen secde ayetinden dolayı tilavet secdesi gerekir.
İçinde yaşadığımız toplum ve çağda bir sürü bozuk, kirli ve gayr-i ahlaki basın ve yayınlarla gençliğin ruhu dejenere edilmektedir. Hiç şüphe yok ki, genç kimse, bu fitne saçan rezilliklerin peşine takılınca, derin bir bataklığa saplanıp kendini kaybetmekte, yolunu şaşırmaktadır. Ahlakı değişmekte, doğru yolundan sapmakta, acemi ya da yabani hayvan gibi ne yaptığını, nereye daldığını bilmez hale gelmektedir. Çünkü bütün günahlar ve ahlâkî bozulmalar müstehcene bakışla başlar, bakışın ısrarıyla gelişir, sonra fiilî günaha dönüşür. Üstelik gözler baktıklarının resimlerini de çeker, hayal arşivinde depo eder. Nereye gitse, nerede olsa artık çektiği bu resimler, hayal âleminde gözlerinin önündedir. Bazı düğün, yaş günü, eğlence partisi ve mezuniyet baloları; kötü alışkanlıkların tuzakları durumundadır. Bu tuzaklara bir kere yakalanırsak, devamı gelebilir. Çünkü nefis, his, şeytan dâima kötülüğe teşvik eder. Sanayileşmenin başlamasıyla insanlar arasında eşitsizlik de had safhaya ulaştı; sosyal sınıflar ortaya çıktı ve bu sınıflar arasında büyük uçurumlar açıldı. Kadınlar ve çocuklar dahi, neredeyse boğaz tokluğuna çalışır hâle geldi. Sanayileşme geliştikçe, şehir büyüdükçe dayanışma hâlindeki cemaatler de küçüldü.
Okul öncesi yıllara denk gelen üçüncü basamakta ise, çocuk aile değerlerini, sanki kendi değerleriymiş gibi, içselleştirmeye başlar; ve kendi davranışlarının sonuçlarını algılamaya, anlamaya başlar. Selâm, müslümanlar için âdeta bir paroladır. Karşılaştıkları zaman aralarındaki ilk söz selâmdır. “Önce selâm, sonra kelâm.” atasözümüz bu prensibi ifade eder. Allah Teâlâ “Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha iyisiyle selâm verin veya ayniyle mukabele edin.” (Nisâ, 4/86) buyurur. Başkalarını hakir görmek, küçümsemek, Müslümana yakışmayan kötü huylardan biridir. Peygamber Efendimiz (sav) “Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez.” (Müslim, İman 149) buyurur. Çünkü “Kibir, hakkı inkâr ve insanların onurunu kırmaktır” (Müslim, İman 147). İnsan, hayatında küçük veya büyük çeşitli sıkıntılarla karşılaşabilir. İnsanı üzen, hüzünlendiren her şey bir sıkıntıdır. Sıkıntıları gidermede de Müslümanlar birbirlerinin yardımcılarıdırlar. Tıpkı ihtiyaçları gidermede olduğu gibi, bu konuda da Allah’ın mükâfatına nâil olurlar.
Dış güzelliğe özenmekte hemen herkes müşterek. Bunun ölçüsü de insandan insana pek fazla farklılık göstermiyor. Aynanın karşısına geçildiğinde, yüzün herhangi bir yerinde bir is, bir karartı varsa bunun güzelliği bozduğunu herkes biliyor. Ruh güzelliğinde, ruhu güzelleştirmede ise, bu hassasiyeti, bu görüş birliğini göremiyoruz. Her ne kadar halk arasında mutaassıp kelimesi dindar anlamında kullanılıyorsa da, bu çok yanlış bir kullanımdır. Hak dinikabul ettirmeyen, ona karşı koyduran bu kör inada Kur’an “Cahiliyye taassubu” (hamiyyetü’l-câhiliyye) (el-Fetih, 48/26) demektedir. Buna göre, kişi dinleyip, görüp öğrendiğinden, yiyip içtiğine kadar her şeyin Allah’ın rızasına uygun olmasına dikkat etmelidir, gerçek hayâ budur. Zîra başın taşıdıklarından ağız, göz, kulak, dil gibi maddî ve zâhirî; hâfıza, hayâl, tefekkür gibi ruhî ve görünmez duygu ve özellikler kastedilmektedir. Yine hadiste geçen batnın ihtiva ettiklerinden maksat da mide, cinsel organ, kalp, el ve ayaklar gibi batın ve batna bağlı her şeydir. Bu uzuvların ilgili olduğu bütün fiiller buraya dahildir.